GİRİŞ
Dünya’da özellikle gelişmekte olan ülkelerde bağırsak parazit enfeksiyonları ve bunların oluşturdukları komplikasyonlar önemli bir halk sağlığı sorunudur (1). Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, protozoon ve helmint kaynaklı bağırsak enfeksiyonları dünya çapında 3,5 milyar kişiyi etkilemekte ve 450 milyon kişide ciddi semptom ve komplikasyonlar ile seyretmektedir (2,3). Yapılan epidemiyolojik çalışmalar; iklim ve çevre şartları, altyapı eksiklikleri, bireylerin sosyal ve ekonomik durumları, toplumların eğitim seviyeleri ve sanitasyon düzeyleri gibi etmenlerin bağırsak parazitlerinin prevalansının artışında ciddi rol oynadığını göstermektedir (1,4). Ülkemizin coğrafik konumu ve iklim özellikleri nedeniyle farklı türlerde parazitlere sıkça rastlanmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda yoğun bir şekilde mülteci akını olması, ülkemizde daha önce görülmeyen veya az görülen parazitlerin yeniden artmasına sebep olabilmektedir (5).
Diyarbakır’da son 10 yılda önemli altyapı çalışmaları yapılması ve Hevsel bahçeleri olarak bilinen tarım arazilerinin sulamasında yeşil sebze üretiminde kanalizasyon sularının kullanılmasının önüne geçilmesi parazitik bulaş riskini düşürmüştür (6,7). Buna karşın son yıllarda ilimize çevre ülkelerden gelen düzensiz göçmenler parazitik enfeksiyon insidansının artışında ciddi risk oluşturmaktadır (8). Bu nedenle belirli aralıklarla parazit etkenlerinin çeşitlilik ve sıklığının saptanması, koruyucu sağlık hizmetlerinin, tedavi stratejilerinin geliştirilmesi yönünden önem taşımaktadır.
Bizim çalışmamızda da Ocak 2011-Aralık 2020 tarihleri arasında fakültemiz parazitoloji laboratuvarına başvuran hastalardan saptanan bağırsak parazitlerin görülme sıklığının ve bu dağılımın yaş, cinsiyet gibi değişkenlerle ilişkisinin gösterilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEMLER
Ocak 2011-Aralık 2020 yılları arasına Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji Laboratuvarı’na başvuran toplam 60,501 hastanın parazitolojik değerlendirme sonuçlarının dağılımı retrospektif olarak incelemeye alınmıştır. Laboratuvara gelen dışkı numuneleri makroskobik ve mikroskobik olarak incelendi. Mikroskobik inceleme için nativ-Lugol yöntemi kullanılarak hazırlanan preparatlar protozoon ve helmint varlığı yönünden incelendi. Protozoon varlığı açısından şüphelenilen numune trikrom boyama yöntemi ile boyanarak değerlendirmeye alındı. Coccidian parazit olduğundan şüphelenilen dışkı numuneleri modifiye asit-fast yöntemi ile boyanarak incelendi. Selofan bant yöntemi ile gelen numune ise ışık mikroskobu ile direkt olarak incelendi. Blastocystis spp. için ×40 büyütmede her mikroskop sahasında 5 veya daha fazla parazit görülen numuneler pozitif olarak kabul edilmiştir.
İstatistiksel Analiz
Çalışmada elde edilen bulguların istatistiksel analizleri IBM SPSS Statistics for Windows, version 20 programı ile gerçekleştirilmiştir. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ki-kare testi kullanılmıştır. Çalışmada p<0,05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
BULGULAR
Çalışmamızda, Ocak 2011-Aralık 2020 tarihleri arasındaki on yıllık dönemde incelenen toplam 60,501 hastanın 3,624’ünde (%5,99) bağırsak parazitine rastlandı. Parazit saptanma oranlarının yıllara göre dağılımı incelendiğinde en yüksek değerin 2015, en düşük değerin ise 2020 yılına ait olduğu görülmüştür (Şekil 1). Parazit görülme sıklığı 2015 yılından itibaren giderek düşmüş ve yıllara göre parazitlerin görüldüğü hasta sayıları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0,05).
Parazit tespit edilen hastaların %54,10’unun erkek, %45,89’unun ise kadın olduğu görülmüştür. Parazit görülme sıklığı erkek hastalarda istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05) (Tablo 1). Hastaların yaşa göre dağılımı incelendiğinde en yüksek 0-17 yaş arası %44,90, 18-45 yaş arası bireylerde %37,42, ve 46 yaş ve üstü bireylerde %17,69 oranında parazit görülmüştür (Tablo 1).
Parazit saptanma oranlarının aylara göre dağılımı incelendiğinde en fazla ve en az parazit saptanan aylar sırasıyla Temmuz ve Kasım aylarıdır (Şekil 2).
Saptanan parazitlerin %94,23’ünü protozoonlar, %5,77’sini helmintler oluşturmuş, hastaların %1,79’unda ise birden fazla parazite rastlanmıştır. Verilerin değerlendirildiği on yıllık sürede pozitif numuneler içinde en sık tespit edilen parazit %57,62’lik oran ile Blastocystis spp.’dir. Blastocystis spp.’den sonra sırasıyla G. intestinalis (%31,93), E. histolytica/dispar (%3,75), H. nana (%2,37), Fasciola spp. (%1,57), Taenia spp. (%0,91), E. vermicularis (%0,72), Cryptosporidium spp. (0,52), C. cayatenensis (%0,42), A. lumbricoides (0,01) saptanmıştır (Tablo 2).
TARTIŞMA
Paraziter enfeksiyonların görülme oranlarındaki artış veya azalış birçok farklı değişkene bağlıdır. Bu enfeksiyonlar esas olarak geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler için önemli bir halk sağlığı sorunudur. Bununla beraber düzensiz göçlerin, turistik veya ticari amaçlı uluslararası seyahatlerin artması ve immün sistemi baskılayan hastalıkların yaygınlaşması bu enfeksiyonları gelişmiş ülkelerin de sorunu haline getirmektedir (9-11).
Ülkemiz subtropikal kuşakta yer aldığı için bağırsak parazitleri açısından endemiktir. Bu sebepten ülkemizde farklı bölgelerde paraziter etkenlerin yaygınlığını araştıran birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda parazit görülme oranları %1,84-28,5 arasında değişmektedir (12-19). Bu çalışmalarda paraziter etkenlerin çeşitlilik ve yaygınlığı birbirinden farklıdır. Bizim çalışmamızda ise parazit görülme oranı %5,99 olarak tespit edilmiştir. Bu sonuç, ilimizde parazit görülme oranlarının Türkiye ortalamasında olduğunu göstermektedir. Yapılan çalışmalarda görülen bu farklılık coğrafi bölgelere, iklim şartlarına, sosyo-ekonomik duruma, toplumun sanitasyon kurallarına uymasına hatta tanı için kullanılan yöntemlerin farklılığına bağlı olarak değişmektedir.
İklim koşulları ve demografik yapısı Diyarbakır ile benzer çevre illerde yapılan çalışmalarda görülen parazit sıklığı %15,06 ile %27,6 oranları arasında değişmektedir (16,20-22). Bu veriler Diyarbakır’da parazit görülme oranlarının bölge illere oranla daha düşük olduğunu göstermektedir. Bu durumun sebebi olarak ilimizde 2010 yılından itibaren altyapı problemlerinin büyük ölçüde çözülmesi gösterilebilir.
Çalışmamızda 2015 yılından itibaren parazit görülme sıklığında istikrarlı bir düşüş görülmektedir (Şekil 1). Son yıllarda yapılan çalışmalarda bizim çalışmamıza benzer şekilde paraziter etkenlerin görülme sıklığında düşüş gözlemlenmektedir (15,18,19). Paraziter etkenler ülkenin gelişmişlik seviyesini ve toplumun hijyen kurallarına uyup uymadığını gösteren önemli bir göstergedir. Bu veriler ülkemizde sanitasyon kurallarına uyma ve temiz suya ulaşım noktasında ilerleme olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu çalışmada, 2012 yılından itibaren artan ve bölgemizi sosyo-ekonomik olarak etkileyen düzensiz göçlerin özellikle bağırsak parazitlerinin görülme sıklığının artması noktasında bir etkisi olmadığı anlaşılmaktadır. Fakat yine de ilerleyen yıllarda düzensiz göçlerin paraziter hastalıklar noktasında oluşturabileceği olumsuz etkiler göz önünde tutulmalıdır.
Çalışmamızda 2015-2016 yıllarında parazit görülme oranlarında kısmi bir artış gözlemlenmiştir. Bunun sebebi olarak, o dönem çalışılan bir doktora tezinde belli hasta gruplarında Blastocystis spp. görülme sıklığını araştırılması için kültür ve moleküler yöntemler gibi daha ileri tanı yöntemlerinin kullanılması ve Blastocystis spp. ile uyumlu hastalardan Gaita numunesi gönderilmesi için kliniklerle özel iletişim kurulması gösterilebilir. Bu durum kliniklerin uygun hasta numunelerini göndermesi, laboratuvarın paraziter etkenlerin tespitinde farklı tanı yöntemleri kullanması durumunda bağırsak parazitlerinin görülme sıklığının artabileceğini göstermektedir.
Diyarbakır’da 2001 ve 2004 yıllarında yapılan iki farklı çalışmada %39,4-52,51 gibi yüksek oranlarda bağırsak paraziti tespit edilmiştir (23,24). Bizim çalışmamızda bu oran %5,99’dur. Bu verilere bakıldığında ilimizde parazit görülme sıklığında ciddi düşüş olduğu görülmektedir. Diyarbakır’a son yıllarda yapılan yatırımların, altyapı çalışmalarının bir sonucu olarak temiz su kaynaklarının korunması ve Hevsel bahçeleri olarak bilinen tarım arazilerinin sulamasında ve yeşil sebze üretiminde hijyenik olmayan suların kullanılmasının önüne geçilmesi bu durumun en önemli sebepleri arasında gösterilebilir.
Çalışmamızda protozoonlardan en sık Blastocystis spp sonrasında ise G. intestinalis tespit edilmiştir (Tablo 2). Bu sonuçlar ülkemizde ve bölgemizde yapılan diğer çalışmalar ile uyumludur. Bununla beraber Ataş (18) tarafından yapılan bir çalışmada en yüksek oranda görülen parazitin Giardia olduğu rapor edilmiştir. Bu farklılığın sebebi, bazı laboratuvarlarda Blastocystis spp.’nin patojen bir etken olarak kabul edilmemesinden dolayı kliniğe rapor edilmemesi gösterilebilir.
Çalışmamızda en sık görülen bağırsak helmintleri sırasıyla H. nana, Fasciola spp., Taenia spp. E. vermicularis’dir. Ülkemizde bu alanda yapılan çalışmalarda bizim çalışmamızdan farklı sonuçlar görülmektedir (15,18,22). Benzer çalışmalarda en sık görülen helmint E. vermicularis iken bizim çalışmamızda H. nana’dır. Bu farklılığın sebebi kliniklerin laboratuvar istemlerindeki parazit inceleme yönteminin farklılığı olabilir. E. vermicularis selofan bant yöntemi ile tespit edilebilen dışkıda nadir görülen bir etkendir. Bu sebeple klinik istemlerde selofan bant yöntemi ile parazit aranması ne kadar çok istenirse E. vermicularis görülme oranı da o nispette artacaktır.
Aylara göre değerlendirildiğinde çalışmamızda; en fazla parazit görülen ay Temmuz (%10,79), en az parazit görülen ay ise Kasım (%6,24) aynıdır (Şekil 2). Ülkemizde yapılan çalışmalarda paraziter enfeksiyonlar bahar ve yaz mevsimlerinde daha çok görülmektedir (15,25,26). Bu durumun sebebi bahar aylarında yağışlar ve taşkınlara bağlı suların kontaminasyonu, parazit bulaşında önemli bir aracı olan yeşil sebze vb. gıdaların daha çok tüketilmesi ve insanların bu mevsimlerde daha çok toprakla uğraşması olabilir. İlimizde ise bunlara ek olarak yaz aylarında kırsala göçlerin artması paraziter etkenlerin daha fazla görülmesinin sebebi olabilir.
Cinsiyete göre parazit saptanma oranlarına bakıldığında erkeklerde %54,10 kadınlarda %45,90 oranında parazit görülmektedir. Ülkemizde ve dünyada yapılan çalışmalarda birbirinden farklı sonuçlar çıkmıştır (18,25,27,28). Bu çalışmalar değerlendirildiğinde bağırsak parazitleri ile cinsiyet arasında belirgin bir korelasyon olmadığı anlaşılmaktadır.
Çalışmamızda paraziter etkenler en yüksek oranda (%44,90) çocuk yaş grubunda en az oranda ise (%17,69) yaşlılarda tespit edilmiştir. Bu alanda yapılan çalışmalarda yaş arttıkça beslenme bilgisinin de arttığı bulunmuştur (29). Bu durumun sebebi, yaş ile birlikte sağlık sorunları sıklıkla artma eğilimi göstermesi sebebiyle bireylerin sağlıklı beslenmeye ilişkin bilgi ve tutumlarının da artması gösterilebilir. Bu durumun sebebi olarak, çocukların hijyen kurallarına daha az riayet etmesi, bulaş riski yüksek kontamine madde ve toprakla daha fazla temas etmesi, yaşlı bireylerin sağlık sorunları sıklıkla artma eğilimi göstermesi sebebiyle sağlıklı beslenmeye ilişkin bilgi ve tutumlarının artması ve bulaş etkenlerine karşı kendilerini daha iyi korumaları gösterilebilir.
SONUÇ
Çalışmamızda bağırsak parazit görülme oranları geçmiş yılara oranla ciddi düşüş göstermiş olsa da gelişmiş ülkelere oranla yüksektir. Bu durumun önüne geçilmesi için, alt yapı hizmetlerinin devam etmesinin yanında bireylerin hijyen ve sanitasyon konusunda farkındalıklarının artırılması için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Ayrıca ülkemizin bağırsak parazitleri açısından endemik olduğu ve düzensiz göçün bu etkenlerin sayı ve çeşitliliğini değiştirebileceği göz önünde tutulmalıdır. Bu sebeple koruyucu sağlık hizmetlerinin ve tedavi stratejilerinin geliştirilmesi için parazit tanısında duyarlılık ve özgüllüğü daha hassas yöntemlerin kullanılması ve düzenli aralıklarla parazit etkenlerinin çeşitlilik ve sıklığının belirlenmesi gerekmektedir.
*Etik
Etik Kurul Onayı: Dicle Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan 30.06.2021 tarih ve 321 no’lu karar ile onay alınmıştır.
Hasta Onayı: Çalışmamızın retrospektif olmasından kaynaklı olarak hasta onay bilgisine gerek duyulmamıştır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu ve editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
*Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: N.A., M.Ç., Konsept: N.A., Dizayn: F.Ç., A.B., Veri Toplama veya İşleme: M.Ç., F.Ç., Analiz veya Yorumlama: F.Ç., N.A., M.Ç., A.B., Literatür Arama: F.Ç., A.B., Yazan: N.A., M.Ç.
Çıkar Çatışması: Yazarlar çıkar çatışması bildirmemişlerdir.
Finansal Destek: Yazarlar bu olgu için finansal destek almadıklarını beyan etmişlerdir.